Her iletişim profesyoneli gibi, herkes gibi bizim de beğendiğimiz, beğenmediğimiz ‘işler’ oluyor.
Farklı bireyler olarak; bazı beğeni parametrelerimiz örtüşüyor, bazıları örtüşmüyor. Ancak bir ortak beğeni parametremiz var: Bir ‘iş’, bizi çat! diye çatlatıyorsa, yani bizde kıskançlıkla karışık bir ilham duygusu oluşturuyorsa, beğendik gitti demektir :)
Türk Hava Yollarının muazzam bir vizyon ile attığı ve arkasında muazzam bir emeğin var olduğu aşikar son adım, Superman vs Batman; Dawn of Justice filmi sponsorluğu ve bu muhteşem içerikle küresel reklamcılığın en üst düzey arenası kabul edilen Superbowl’da yaptıkları muhteşem reklamlar, tam olarak böyle bir ‘iş’.
Peşinen söyleyelim, ‘bu topraklardan küresel marka çıktı’. Uluslararası havayolları, uluslararası yayılımlı şirketlerdir; ancak THY, son 10 yıl içerisindeki öykü anlatımı ile tam anlamıyla bir küresel marka kimliği kazandı.
Sponsorlukla ilgili ilk olarak Facebook’da bir THY iletisi gördük, sonrasında Los Angeles havalimanı (LAX) kendi microblog’unda giydirilmiş uçağın alana iniş yapmasını bir ‘olay’ olarak lanse etti; bizim ‘bunlar iletişim sahasında görmek istediğimiz hareketler’ dememize kalmadan; Superbowl hamlesi geldi.
Biraz malumufüruşanlık edelim; Superbowl (Amerikan Profesyonel Futbol Ligi Final Maçı) alelade bir reklam mecrası değildir. Dünyanın önde gelen markaları, Superbowl sırasında yayınlanacak reklamları için yaratıcılığın sınırlarını zorlarlar; iletişim dünyasını aylarca meşgul edecek ‘işler’ ortaya koyarlar. Hatta çoğu marka, Superbowl reklamını yıl boyunca kurumsal itibar iletişimin ana odak noktaları haline getirir.
Hal böyle olunca, sadece Superbowl’a reklam vermek değil, bu reklamlarda ‘bastığınız’ içerik de önem kazanır. Superbowl’da, 5 milyon dolar verip de aldığınız reklam diliminde, ‘benim ürün en iyisi, en güzeli, hadi al al al’ reklamı yapamazsınız; adama gülerler.
THY ise, öyle bir içerik ‘bastı’ ki, Superbowl’da en çok konuşulan, en fazla etki yapan reklam haline geldi. Düşünsenize, fenomen bir filmden daha önce görülmemiş kısımlar, başrol oyuncularını uçak içerisinde gösteren reklamlar, yıllardır insanların hayal gücünü meşgul eden iki hayali kentin görüntüleri ve ‘dünyadaki herhangi bir havayolundan daha fazla ülkeye uçan’ bir havayolu olarak bu kentlerin destinasyon listesine eklenmesi!
Şimdi burada uzun uzun yazmak mümkün, ancak özeti tek kelime: Muazzam!...
… Biz yine de uzun uzun yazalım J
Blog’daki bir önceki konumuz olan Öykü Anlatımı noktasında THY, çok başarılı bir yol izliyor. Bunu da sadece son ‘altın adımla’ değil, uzunca bir süredir yapıyor. En fazla ülkeye uçma alanını sahiplenirken, +1 felsefeli uçuş içi hizmetler, havalimanı hizmetleri (loungelar), teknoloji kullanımıyla sürekli besliyor. Çatlamadan gelen ilhamla dile getirdiğimiz söylemlerden biri, “Bunun devamı, ‘kimsenin ayak basmadığı yerlere cesurca gitmek (to boldly go where no man has gone before)’ söylemiyle, bir sonraki Star Trek filminde gelirse kimse şaşırmasın’ oldu. THY çıtayı o derece yükseltti.
Bu arada, işe reklamların bütçesi açısından bakarsanız; film sponsorluğu hariç mecra ve yapım harcamaları açısından bir iki hafta önce çok yüksek görünürlükle yayınlanan bir teknoloji firması reklamına yakın bir profil çıkar diye düşünüyoruz. Film sponsorluğu ayrı bir bütçe, ancak teknoloji firmasının da reklam dışı birçok iletişim yatırımları oldu. 2-3 hafta arayla yapılan bu iki büyük iletişim yatırımını, çıktı, etki ve itibar açısından, bir önceki blog yazımız Öykü vs Hikaye (aklımız hep filme gidiyor) üzerinden karşılaştırmayı, okuyanların takdirine bırakıyoruz.
Öte yandan, reklam filmi, Sosyal Medya’da 10 Richter şiddetinde bir çalkalanma başlatmışken; çağrı merkezini arayıp Metropolis, ya da Gotham City’ye bilet almak isteyenlerin kayıtları dolaşmaya başladı. E, ağzımız büzülesi torba değil ya; ‘içimizdeki duayenler’ başladı tartışmaya. Birimiz, ‘bak bunu düşünmedilerse ABD’de başları ağrır, birileri reklamda vaat ediyor, sonra yapmıyor der’ dedik; bir diğerimiz ‘yok, kesin düşünülmüştür, bu kayıtlar da aslında muhteşem viral örnekleri’ dedik.
Aslında girin bakın siteye, ‘yasal uyarı (legal disclaimer)’ orada duruyor. Üstelik, muazzam bir kreatif espri ile ‘yalnız sinemalarda’ söylemi kullanılmış.
‘İçimizdeki Duayenlerden’ hangisi haklı olursa olsun, bu iş THY’ye yarar. Negatiften bakalım: Oldu ki kimsenin aklına Metropolis’i gerçek destinasyon sanacak kişilerin var olabileceği gelmemiş olsun, bu hadise o platformdan yürüsün. O durum bile ‘kötüsü olamayacak kadar iyi reklam’ kontenjanından THY öyküsüne artı değer olarak yazılır. Diğer ‘içimizdeki duayen’ haklıysa da, bu işin viralleri de uzun zaman konuşulur J
Her durumda bu hadise, PRactice olarak hep savunduğumuz bir görüşü tekrar anmamıza neden oldu. Hani bir söz vardır ya, ‘küresel düşün yerel hareket et’ … Hah işte o bitti o. Artık tam tersi, ‘yereli düşünüp küresel hareket etmek’ geçerli. Biz buna çok inanıyoruz, web sitemizde de, kurumsal sunumumuzda da buna özellikle yer veriyoruz. Küresel bir olguyu, küresel iletişim trendlerini ve araçlarını sahiplenirken, yerelin özelliklerine göre oluşabilecek durumları öngörüp, önceden bunları yönetmek günümüzün yeni iletişim normali halini alıyor.
Araya girdiğimiz bu #PRacticemakesperfect reklamımızdan sonra, yazımıza biraz daha kendi reklamımızla devam edelim.
Tekrara düşelim, dedik ya ağzımız (ve beynimiz) büzülesi torbalar değil… Çatlamanın getirdiği ilhamla, şöyle bir noktaya geldik: ‘Superman öyküsünün çok özel bir yanı var; Clark Kent bir gazeteci ya, buradan muazzam medya ilişkileri çalışması çıkarırdık bu projenin içerisinde yer alsak.’ Çok belli değil mi çatladığımız? İşte o çatlamadan sızan bazı fikirler…
… Ana fikir şu, Superman ve Batman öykülerinden gelen heyecan olgusunu da arkamıza alıp; gazetecileri kaçırırdık! Nasıl mı?
·
·
Gazetecilerle basın davetinde yalan söyler, ‘Superbowl izlemeye gidiyoruz’ derdik
·
Hepsini özel uçak ya da tarifeli uçakla uçurur, onlar San Francisco’ya gidiyoruz sanırken, kendilerini bir anda boş ve karanlık bir hangarda bulurlardı
·
Işıklar yanınca bu hangarın muhteşem bir parti mekanı olduğunu görürlerdi
·
·
·
THY adına yapılacak konuşmada, arkadaşlar sizi kaçırdık, asıl amacımız yeni destinasyonları bahane edip, sizleri güzel bir partide ağırlamaktı. Superbowl da izleyeceğiz … Ama önce reklamlar! der; bu muazzam iletişim adımını ve öyküsünü anlatırdık
·
·
Hatta belki, partinin sonunda, ‘kaçırılan gazetecileri’, temsili dublörlerle de olsa, Superman ve Batman kurtarırdı!
Sevgili THY, ne olur ‘ahkâm kesiyoruz, işi eleştiriyoruz’ sanma. Sen bir kapı açtın, biz de keyifle o kapıdan baktık.
Bunun için emeği geçen, düşünen, hayal eden, projelendiren, yapımcılığı gerçekleştiren, yönetim olarak onay veren, bu vizyonu oluşturan herkese, ama herkese büyük bir saygı duyuyoruz, tebriklerimizi sunuyoruz ve sonsuz teşekkür ediyoruz. Dünyada en çok ülkeye uçan THY, kimsenin gitmediği yere cesurca gitti ve büyük bir özgüvenle daldığı küresel markaların er meydanında hak edilmiş bir saygı elde etti. Madem THY küresel bir değeri böyle başarılı bir şekilde sahiplendi, biz de saygımızı şöyle ifade edelim:
Respect!
Commentaires